28.03.2016

Aile ve Dini Rehberlik Bürosu Tanıtımı...

Yüce Allah’ın aileye bahşettiği sevgi ve rahmetin çeşitli unsurlarla beslenmesi gerekir. Bunların ilki,

sevginin ilahî boyutudur. Zira nikâh Allah’ın doğrudan şahidi olduğu bir akittir. Öyle olduğu içindir ki eşler

bu sevgi bağının ilahî boyutunu kaybettikleri zaman sevgi, sadece fiziksel bir cazibeye indirgenmiş olur ki

o da geçicidir. Dolayısıyla ailede sevgiyi kalıcı kılan birinci husus, ilahî ve manevî boyuttur. İkincisi, Resûl-i

Ekrem’in (sav) Hz. Hatice validemiz ile dostluk, arkadaşlık, paylaşma, rahmet ve meveddet üzerine; onun

vefatından sonra Hz. Aişe ile sevgi, ilgi ve bilgi üzerine inşa ettiği örnek aile hayatıdır. Onun çağlar

üstü örnekliğidir. Nitekim bu örneklik, hem Anadolu’da hem de Hint yarımadasında üç büyük şahsiyetin

örnekliği de eklenerek geleneksel nikâh duasındaki yerini almıştır: “Allah’ım! Bu anlaşmayı (nikâhı)

bereketli ve mübarek kıl. Yeni evlenen çifti ülfet, muhabbet ve bağlılık duygularıyla kaynaştır. Aralarına

nefret, fitne ve ayrılığın girmesine izin verme. Tıpkı Âdem ile Havva’yı; Muhammed (sav) ile Haticetü’l-

Kübra’yı ve Ali ile Fatımatü’z-Zehra’yı kaynaştırdığı gibi. Ailede sevgiyi kalıcı kılan üçüncü husus, ilimdir.

Bu hem bütün aile fertlerinin kendi vazifelerini bilmeleri hem de ailenin bir bilgi yuvasına dönüşmesi

açısından çok önemlidir. Sevgiyi ayakta tutacak son husus ise ihsandır. Sevgi, adaletle değil, adaletin

de fevkinde olan ihsan ile, diğerkâmlık ve fedakârlık ile ayakta durur. Elbette bu tek taraflı bir fedakârlık

değildir. Ailedeki herkes, özellikle de eşler, tıpkı Sevgili Peygamberimizin (sav) ailesinde olduğu gibi

kendisinden çok karşısındakini düşündüğünde ilahî rahmet tecelli eder ve meveddet kalıcı olur.

                                                                                    Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ

                                                                                       Diyanet İşleri Başkanı

Broşür için tıklayınız...