30.04.2018

Din İstismarı İle Mücadele Seminerleri....

 Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından terör örgütlerinin, din istismarını engellemek ve milletimizi bilinçlendirmek amacıyla başlattığı “Din İstismarı İle Mücadele Programı” kapsamında İzmir’de çeşitli gruplara seminerler verildi. İzmir İl Müftülüğü ev sahipliğinde Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde başlayan programda söz alan ilk kadın Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olan Prof. Dr. Huriye Martı, İslam’ın önündeki iki büyük sıkıntının terör örgütleri FETÖ ve DEAŞ olduğunu söyledi.

İzmir’de gerçekleştirilen ve iki gün süren “Din İstismarı İle Mücadele Programı” kapsamında İzmir’de görevli din adamlarına, üniversite öğrencilerine, STK temsilcileri ve kurum amirlerine eğitim seminerleri verilirken, Kestanepazarı ve Şadırvanaltı Camii’inde Cuma Vaazı ve Gaziemir’de halka yönelik bir konferans düzenlendi.

Dini, milli ve manevi değerleri istismar eden başta FETÖ ve DEAŞ olmak üzere çeşitli terör örgütleri ve çıkar gruplarına karşı milletimizi bilgilendirmek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından organize edilen “Din İstismarı İle Mücadele Programı”nın İzmir ayağının açılış konuşmasını İzmir İl Müftü Vekili Muharrem Gül gerçekleştirdi. 

“DİNİN KORUNMASI DEVLETİN GÖREVLERİ ARASINDADIR”
Konuşmasına, İngiltere’de bir kütüphanede “Anadolu’daki Şehitlerimiz” adlı bir İngiliz eseri bulunduğunu hatırlatarak başlayan İl Müftü Vekili Gül, “İngilizler, 1. Dünya Savaşı’ndan Osmanlı Devleti’nin yenik olarak çıkmasının ardından Anadolu’ya 80 bin misyoner göndermişlerdir. O dönemde tespit edilen ve deşifre olan 5 bin misyoner savaş dönemi öldürülünce onları anlatan bu kitabı kaleme almışlar. Bu insanlar hâlâ daha dönemimizde din istismarına devam etmektedir. Devletin asli görevlerinden birisi de dinin korunmasıdır. Devlet de bu görevi Diyanet İşleri Başkanlığı’mıza vermiştir. İnşallah bu seminerler devam edecek ve bizler bu yolla milletimizi bilgilendireceğiz” dedi.

“SEVGİMİZ KADAR BİLGİMİZ YOK”
Seminerin yöneticiliğini üstlenen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, din konusunda çok hassas bir millet olduğumuzu ve Allah’ın selamı ile gelen kişileri buyur etmemizin kolay olduğunu söyledi. Din ve Peygamberlerimiz konusunda taşıdığımız bu hassasiyet ve sevgi kadar ne yazık ki bilgimizin olmadığının da altını çizen Prof. Dr. Martı, “Bu yüzden milletimizin istismara uğraması daha kolay ve sık oluyor. Burada asıl iş Diyanet İşleri Başkanlığı’na yani bizlere düşüyor. Milletimizi bilgilendirmek bizlerin görevidir” dedi.

“İKİ ÖNEMLİ SORUNUN TEK ORTAK NOKTASI VAR”
Günümüzde iki önemli sorunumuz olduğunu da dile getiren Prof. Dr. Martı sözlerine şöyle devam etti: “Bu sorunlardan birisi İslam’ın ılımlı yüzü olduğunu iddia eden Terör Örgütü FETÖ ve İslam’ı şiddet dini gibi göstermek için çabalayan DEAŞ. Bu iki terör örgütünün tek ortak noktası var o da ikisinin içerisinde bulunduğu topraklardan değil tamamen dış mihraklardan beslenmesidir.”

“DEAŞ GİZLİ OLMAYAN BİR SİYASİ MÜHENDİSLİKTİR”
Dünyadaki tüm terör örgütlerinin bölgesindeki travmatik ve trajedik olay…Diyanet İşleri Başkanlığının terör örgütlerinin, din istismarını engellemek ve milletimizi bilinçlendirmek amacıyla başlattığı “Din İstismarı İle Mücadele Programı” kapsamında İzmir’de bir dizi etkinlik ve seminerler yapıldı. İzmir İl Müftülüğü ’nün organizasyonuyla Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi konferans salonunda ’nda gerçekleştirilen bir panel ile başlayan programda Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, Müslümanların önündeki iki büyük sıkıntının terör örgütleri FETÖ ve DEAŞ olduğuna dikkat çekti.

İki gün süren “Din İstismarı İle Mücadele Programı” kapsamında İzmir’deki din görevlilerine, Kur’an kursu öğreticilerine, üniversite öğrencilerine, STK temsilcileri ve kurum amirlerine yönelik bilgilendirme toplantıları ve seminerler yapıldı. Konuyla ilgili İzmir’deki camilerde Cuma vaazı ve halka yönelik konferanslar düzenlendi.

Dini değerleri istismar eden başta FETÖ ve DEAŞ olmak üzere çeşitli terör örgütleri ve çıkar gruplarına karşı milletimizi bilgilendirmek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından organize edilen “Din İstismarı İle Mücadele Programı”nın açılış konuşmasını İzmir İl Müftü Vekili Muharrem Gül yaptı. 

“MİLLETİMİZİ BİLGİLENDİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Gül, "Diyanet İşleri Başkanlığımız anayasal görevi gereği halkımızı din konusunda aydınlatmaktadır. İnşallah bu ve benzeri etkinlikler ve seminerler devam edecek ve bizler milletimizi bilgilendirmeye devam edeceğiz” dedi.

“SEVGİMİZ KADAR BİLGİMİZ YOK”
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, konuşmasında; din konusunda çok hassas bir millet olduğumuz için Allah’ın adı ve selamı ile gelen herkese kucak açtığımızı ve yardımcı olduğumuzu söyledi. Din ve Peygamberlerimiz konusunda sevgi ve hassasiyetimizin çok yüksek olmasına karşın, dinimiz ve inancımız konusunda bilgimizin yetersiz olduğuna işaret eden Prof. Dr. Martı, “Bu yüzden milletimizin istismara uğraması daha kolay ve sık oluyor. Burada Diyanet İşleri Başkanlığı’na yani bizlere büyük görevler düşüyor. Milletimizi bilgilendirmek bizlerin vazifemizdir” dedi.

“İKİ ÖNEMLİ SORUNUN TEK ORTAK NOKTASI VAR”
Günümüzde iki açıdan dini değerlerin istismar edildiğini dile getiren Prof. Dr. Martı sözlerine şöyle devam etti: “Bunlardan birisi İslam’ın ılımlı yüzü olduğunu iddia eden Terör Örgütü FETÖ ve İslam’ı şiddet dini gibi göstermek için çabalayan DEAŞ. Bu iki terör örgütünün tek ortak noktası var o da ikisinin içerisinde bulunduğu topraklardan değil tamamen dış mihraklardan beslenmesidir.”

“DEAŞ KÜRESEL GÜÇLERİN PROJESİDİR"
Dünyadaki tüm terör örgütlerinin bölgesindeki travmatik ve trajedik olayları kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak ortaya çıktığını belirten Diyanet İşleri Uzmanı Mustafa Irmaklı, DEAŞ Terör Örgütü’nün de Irak İşgali sonrası kurulduğunu ve ortaya çıktığını söyledi. Terör örgütlerinin işgal mağduru, muhacir göçmen, yeni mühtedi, bilgisiz, doğru dini bilgiye ulaşamamış, eğitim alamamış, işgal ve savaşın içinde yaralı bilinçle yetişmiş, dünyanın değişik yerlerine dışlanmış, ötelenmiş, sağlıklı düşünemeyen gençleri kendine insan kaynağı olarak seçtiğine de vurgu yapan Irmaklı, “Irak işgali sonrası işgal askerlerinin sivillere yaptıkları kötü muamelenin fotoğraf ve videolarla servis edilerek gençlerin aklıselimi kaybetmesi büyük bir kin ve öfkeyle dolması için çalışmalar yapılmıştır.  Ardından o topraklarda DEAŞ diye bir örgüt kurulmuştur. Bu örgütün çıkışı küresel kirli bir siyasi mühendisliktir. Vekâlet savaşlarının, çıkar ilişkilerinin sonucu oluşturulan bir tasarımdır.  DEAŞ gibi örgütler bir bölgeyi işgale hazır hale getirmek ya da işgal sonrası yapılacak projeleri hayata geçirebilmek için oluşturulmaktadır” dedi.

“CİHAD YERYÜZÜNÜ GÜZELLEŞTİRMEKTİR”
Bu örgütlerin İslam’ın en muazzez kavramlarından olan cihad kavramının arkasına gizlenerek her türlü acımasız, insafsız, hukuk ve ahlak tanımayan uygulamayı yaptığını vurgulayan Irmaklı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Cihad; insanın kendisinden başlayıp çevresini, hayatı ve yeryüzünü güzelleştirme çabasıdır. Ahlak, hukuk, şefkat, merhamet gibi değerlerin yaşanması için gayret etmektir. DEAŞ gibi örgütler bu argümanı özünden koparıp, çok farklı bir biçimde yansıtarak, aslında Müslümanların çıkış yolunu da kapatmaktadır. Bu örgütler dini sloganlarla sürekli Müslümanları tehdit etmekte, öldürmekte, İslam coğrafyasını harap etmektedir. Bu ve benzeri tuzaklardan korumak için, kılık kıyafetine, yaşam tarzına bakmadan tüm gençlerimizi sahiplenip onlara ulaşmamız lazım. Dinimiz, inancımız, kültürümüz, medeniyetimiz, geleceğimiz ve coğrafyamızda yaşananlar ve sorumluluklarımız konusunda halkımızı ve özellikle gençlerimizi bilgilendirmemiz, bilinçlendirmemiz lazım.

“SORULARI RÜYALARINDA GÖRMÜŞLER”
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Hüseyin Arı ise terör örgütü FETÖ’nün çalışma biçimi ve insanlara yaklaşma şekilleri hakkında detaylı bilgiler verdi. FETÖ’nün hücre evleri biçiminde yapılandığını ve başta cemaat gibi göründüğünü dile getiren Arı, “Bu yapı kesinlikle cemaat değildir. Kült bir yapıdır. Bunların topladıkları kurban ve zekât paralarının çok farklı yerlerde kullanıldığı artık herkesin malumu. Bu örgüt yaptığı her harekete bir kılıf bulmaktadır. Burada bizler çok uyanık ve bilgili olmak zorundayız. Dini duyguları istismar ederek insanlara yaklaşan bu örgüt sınav sorularını çaldık diyemedikleri için rüyamızda gördük bu sorular çıkacak diyerek elemanlarına bu soru ve cevapları dağıtmışlar. Bu örgütün elebaşısı “Müslüman olmaya gelen bir Hristiyan gence git iyice bir araştır. Sen yıllarca orada durdun bir rahatsızlık yaşadın mı ki Müslüman olmak istiyorsun der geri gönderirim” diyerek hangi amaca hizmet ettiğini ifşa etmiştir. Bu örgütün bu coğrafyanın hayrına bir davası yoktur. Toplumumuzu Kur’an ve Sünnete dayalı sahih dini bilgi ile aydınlatmalıyız” dedi.